H. Dilek Şan
Bazen durup duruken bir söz geçer ya da bir koku duyarsın, yaşanmış bir anı hatırlarsın. Bugün ben de bir dostumun telefonuyla Hendek'te yaşadığım güzel anılarımdan birini hatırladım. Anılarımın bir ucundan tutunup yavaş yavaş yukarılara tırmandım. Hendek, çocukluğumun ve ilk gençliğimin başkenti. Sık sık gidemesem bile kalbimin bir kısmının hep orda kaldığı yer.
Hiç bir zaman yürümediğim, hep koşarak gittiğim ananemin evi... bahçedeki yamuk gövdeli armut ağacı... kuzenlerimle doyasıya koşuşturduğum avlu... hemen kapının önündeki kuyu... hala düşlerimi süsler o sevinçli anlar. Huzur bulmak istediğimde, düşünüp anımsamam yeterli gelir. Babanemin balkonundaki hercai menekşeler, küçük bahçesindeki ortancalar, komşuların birbirlerine camdan birşeyler verebileceği kadar yakın ahşap evler... İşte bu sıcaklığı, yaşadığım başka hiç bir mekanda ve hiç bir zamanda hissetmedim.
Okula giderken her sabah indiğim ahşap merdivenin gıcırtıları hala kulağımda. İnsanın hiç aklına gelir mi yaşarken merdiven ve tavan gıcırtılarını özleyebileceği. Sabah soğuğunda, okul yolunda köşeyi dönerken, acaba onu görebilecek miyim diye heyecanla çarpan kalbim, bunları yazarken de hala aynı heyecanı duyuyor. Okuldan kaçıp hemen okulun arkasındaki parkta neşeyle cıvıldaşmalarımız, yaslandığımız söğüt ağacı hala taptaze anılarımda.
Bu güzel yıllar sadece anıları bırakmadı bana, kucaklarken sevgiliye sarılır gibi kucaklayan hiç eskimeyen ve içten olan dostlar bıraktı. Dedim ya; Hendek, çocukluğumun ve ilk gençliğimin başkenti. Sadece benim değil, bir çok kişinin de belki ...
1 yorum:
Zaman zaman aynı duyguları, Hendek'te yaşamamıza rağmen biz de hissediyoruz Dilek. Ne güzel tercüman olmuşsun hislerimize.
Yorum Gönder