7 Kasım 2002 Perşembe

Ümmühan Komada

Milyonda bir görülen Bernard Soulier Sendromu (BSS) hastalığının pençesine aldığı Ümmühan Çelik bebeğini doğurdu ancak kendisi komaya girdi. Dünyada daha önce aynı hastalığı taşıyan sadece iki kadın doğumdan sağ kurtulmuştu.

Hendek Aksu Köyü'nde yaşayan 25 yaşındaki Ümmühan Çelik, ender rastlanan BSS hastası olarak dünyaya geldi. Çocukluğundan beri bu hastalıkla mücadele eden Ümmühan için en küçük kanama bile ölüm riski taşıyordu. Bu tehlikeye rağmen hamile kalan Ümmühan Çelik, dün İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde oldukça riskli bir doğuma girdi.

Hastalığının kanındaki trombosit eksikliğinden kaynaklanması nedeniyle, genç kadına 6 kişiden alınan 24 ünite trombosit, 2 ünite de kan verildi. Ümmühan Çelik'in eşi Mehmet ve yakınları, sezaryenle yapılan doğum sırasında nefeslerini tutup, endişeyle beklemeye başladı.

45 dakika süren ameliyatın ardından doktorlar, Çelik Ailesi'ne müjdeli haberi verdi. Sağlıklı bir kız bebek dünyaya getiren Ümmühan, nakledilen kanların etkisiyle iyi durumdaydı. Narkozdan kurtulan Ümmühan'ın ilk sözleri, 'Bebeğim yaşıyor mu?' oldu. Ümmühan, kan kaybı önlenemeyince, doğumdan 5 saat sonra komaya girdi.

Hastaneye koşup, kan verdiler
Akşam gazetesi'nin duyurduğu haberleri okuyan 3 okuyucu, sezaryenin yapıldığı İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gelip kan verdi. İşte Ümmühan ve bebeğine hayat vermek için fedakarlık yapan B Rh negatif kanın sahipleri:

Pratisyen Doktor Pelin Demirci: Haberi okuyunca atlayıp geldim. Bu konularda bütün herkesin duyarlı olması gerekir.

Medi Grup Reklam Grup Müdürü Esma Yağcı: Haberi okuyunca içim acıdı. Sorunu, bir yakınımın başına gelmiş gibi algıladım ve koşup geldim. Gazeteci Gökhan Karakaş: Toplum olarak bu konularda çok duyarsızız. Hem annenin, hem de bebeğin yaşamasında katkım olacaksa ne mutlu bana.

Çok zor bulunan bir grup olan B Rh negatif kan taşıyan Günhan Yirmibeşoğlu da doğum sırasında hastanede hazır bekledi.

26 Nisan 2002 Cuma

7,5 Ton Uyuşturucunun Sahibi İngiliz Vatandaşı Çıktı

Jandarmanın, son yılların en büyük uyuşturucu operasyonuyla üç hafta önce Hendek'te ele geçirdiği 7,5 ton bazmorfinin arkasından İran asıllı bir İngiliz vatandaşı çıktı. Uyuşturucu aleminde 'İranlı Ali' olarak bilinen Abdülgasım Gomçey'in, İngiltere ile Türkiye'de çok sayıda şirketin ve hatırı sayılır bir servetin sahibi olduğu belirtiliyor. İngiliz pasaportu taşıyan Gomçey, Türkiye'deki işleri için aldığı oturma izniyle İstanbul'da bulunuyordu.

1993 yılında Akdeniz'de Lucky S gemisinde yakalanan 14 ton uyuşturucu örneğinde olduğu gibi, uyuşturucu piyasasında yüksek miktarda mal için genellikle ortaklıklar kurulduğu bilindiğinden, Hendek'te yakalanan bu uyuşturucunun arkasından da bir konsorsiyum çıkacağı sanılıyordu. İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Abdülkadir Yılmaz'ın, piyasa değerini 40 trilyon lira (yaklaşık 29 milyon dolar) olarak açıkladığı 7,5 ton bazmorfinin, Türkiye'ye iki yıl önce getirilip depolandığı anlaşıldı.

Pasaportundaki tam ismi 'Abdolghassem Cyrus Ghomchey' olan 40 yaşındaki İranlı Ali, iki yıl önce Dubai'de İranlı bir arkadaşından kilosuna 400 dolar vererek 9 ton bazmorfini Türkiye'ye soktuğunu belirtmekle birlikte bu malın 10 ton olduğu ve deniz yoluyla İzmir'den girişinin yapıldığı belirtiliyor. Hendek'te yakalanan 7,5 ton uyuşturucunun makarna ve salam poşetleri içinde gıda maddesiymiş gibi kamufle edildiği görülünce, İstanbul Narkotik polisinin arşivinden konuyla ilgili ilginç bazı bilgiler çıktı.

Bu bilgilere göre, makarna ve salam süsü verilerek Avrupa'ya sevk edilmek istenen bu malla ilk temas, 15 ay önce 28 Ocak 2001 tarihinde İstanbul'da sağlandı. Teymur Kanarya isimli şahsın Adatepe'deki gecekondusundan, makarna ve salam poşetlerine gizlenmiş 36 kilo bazmorfin çıktı. Jandarmanın Hendek'te yaptığı operasyondan bir ay önce, 1 Mart 2002 günü ise yine İstanbul polisi, Düzce'nin Akçakoca ilçesinde, domates sosu ve kömür torbaları içinde bir depoya gizlenmiş 113,5 kilo bazmorfin buldu. Olayla ilgili Hasan Solak ve Nevzat Solak yakalandı.

Bu operasyondan bir ay sonra 31 Mart günü bu kez İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı ekipleri, Amerikan Uyuşturucuyla Mücadele Ajansı'ndan alınan istihbaratla operasyon düzenleyip Hendek'teki ana depoya ulaştı. Böylece, söz konusu 9 veya 10 ton uyuşturucunun 2000 yılı içinde Türkiye'ye getirilip depolandığı kesinleşti. Uyuşturucunun önce İstanbul Kayışdağı'nda Y.C.'nin deposuna konulduğu, ardından Hendek'te Ç.Ö.'nün evindeki depoya götürüldüğü kaydediliyor.

Bu kadar büyük miktarda uyuşturucunun iki yıl boyunca Hendek'te saklanabilmiş olması ve malın Türkiye'deki emanetçileri olarak yakalanan Atilla Özyıldırım, Çetin Özpehlivan ve Yavuz Cüce'nin isimlerine bugüne kadarki uyuşturucu olaylarında rastlanmamış olması, bazı narkotik uzmanlarınca kuşkuyla karşılanıyor. Olayın henüz tam aydınlatılmış sayılamayacağını belirten bir yetkili, 'Bu işin arkasındaki kişiler daha tam ortaya çıkmadı.' dedi.

Öte yandan bir narkotik yetkilisi, İranlı Ali'nin İngiliz vatandaşı çıkmasının üzerinde durulması gerektiğini belirterek; İngiltere İçişleri Bakanlığı'nın geçtiğimiz yılın ağustos ayında yayınladığı bir rapora işaret ediyor. Bu raporda, İngiltere'ye her yıl 20 ile 30 ton arasında uyuşturucu girdiği, Afganistan'da üretilen morfinin büyük bir kısmının Türkiye'deki laboratuvarlarda işlenerek, Avrupa'ya getirildiği belirtiliyordu. Aynı yetkili, 'İngiltere, Türkiye'yi uyuşturucu üreten bir ülke haline gelmekle suçlarken, 10 ton uyuşturucunun arkasında bir İngiliz vatandaşının çıkması ilginç.' görüşünü dile getiriyor.

Jandarmanın 31 Mart 2002 günü Hendek'te yaptığı operasyondan sonra İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin yürüttüğü soruşturma çerçevesinde olayla ilgili olarak bugüne kadar Abdülgasım Gomçey, Atilla Özyıldırım, Çetin Özpehlivan, Yıldıray Terzi, İbrahim Bağlan, Tuncay Arı ve Yavuz Cüce tutuklandı. Olayı yeterince aydınlatabilecek bazı sanıkların jandarma tarafından arandığı öğrenilirken; savcıların bütün mekanizmayı deşifre edene kadar dava açmayı geciktirebileceği belirtiliyor.

1 Nisan 2002 Pazartesi

Hendek'te 39 trilyonluk baz morfin operasyonu

Hendek Yarıca Köyü'nde bir ev ve müştemilatında yapılan aramada, piyasa değeri yaklaşık 39 trilyon lira olan toplam 7 bin 456 kilogram baz morfin ele geçirildi.

İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı Genel Sekreterliği'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Jandarma Genel Komutanlığı birliklerince, mülki ve adli makamlarla koordineli olarak uyuşturucu maddelerle mücadele konusunda yapılan planlı çalışmalar kapsamında, İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Düzce illeri bölgelerinde, birbiriyle bağlantılı faaliyet gösteren bir uyuşturucu madde kaçakçılığı şebekesi tespit edildi. Söz konusu şebeke tarafından yasa dışı yollarla Türkiye'ye büyük miktarda baz morfin sokulduğu belirlendi.

Konu üzerinde uzun süre yürütülen takip ve çalışmalar sonucunda 28 Mart 2002 tarihinden itibaren İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Düzce illeri bölgelerinde, Jandarma birliklerince koordineli olarak, yetkili adli makamlardan alınan kararlar doğrultusunda, kapsamlı operasyonlara başlanarak önceden belirlenen şüpheli ev ve iş yerlerinde arama yapıldı.

Elde edilen belge ve bilgiler değerlendirilerek yapılan araştırma ve soruşturmalar sonucunda, dün akşam saatlerinde Sakarya ili Hendek ilçesi Yarıca Köyü'nde bir ev ve müştemilatında yapılan aramada, gizlenmiş vaziyette toplam 7 bin 456 kilogram baz morfin ele geçirildi.
Piyasa değeri yaklaşık 39 trilyon lira olan baz morfinin, dünyada bugüne kadar bir seferde ele geçirilen en büyük miktar, Türkiye'de ise son 5 yılda ele geçirilen baz morfinin iki katına yakın olduğu bildirildi.

Operasyonlar sırasında şimdiye kadar olayla ilgisi olduğu belirlenen 12 kişi gözaltına alındı.

25 Ocak 2002 Cuma

"Gaffar seni unutturuyorlar"

Radikal
Bir yıl önce öldürülen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve beş koruma polisi dün Diyarbakır `da ve memleketi Sakarya `da anıldı. Eşi Zerrin Okkan mezarı başına bıraktığı mektuplarla suskunluğunu bozdu . Bazı Emniyet görevlilerini eleştiren Zerrin Okkan , `Seni unutturmaya çalışıyorlar` dedi. Zerrin Okkan eşinin Hendek `teki mezarına bıraktığı notlarda şöyle dedi: `Haberlere göre, senin yere göğe koyamadığın, kimseye laf söyletmediğin polis teşkilatın suikastı çözmüş. Kafalarında soru işareti kalmamış, huzur içinde görevlerini yapıyorlar! Bugünü, belki bakanlığın, genel müdürlüğün senin için senin şahsında tüm polis teşkilatı için bir anma töreni düzenleyebilir diye düşündüm. Yanılmışım. Seni unutturmaya çalışıyorlar. Kimlerle neden uğraştın bu kadar? Birçok emniyet mensubu gibi yan gelip, oturup reklamını yapsaydın, el etek öpseydin, şimdi sen de aramızda, yanıbaşımızda olacaktın.`