Ülkemizin yetiştirdiği ünlü öykü yazarı Sait Faik Abasıyanık, Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Kulübü tarafından düzenlenen "Doğumunun 100. Yılında Sait Faik Abasıyanık" konulu panelle anılacak.
Hendek Rasim Paşa Kültür Merkezi'nde 22 Kasım günü saat 10.00'da başlayacak panel, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Vahdettin Sevinç'in açılış konuşması ile başlayacak. Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Engin Yılmaz, Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu ve Gazeteci-Yazar Necati Mert'in katılacağı panelde ünlü hikâyeci Sait Faik Abasıyanık çeşitli yönleri ile ele alınacak.
Sait Faik Kimdir?
23 kasım 1916'da Adapazarı'nda doğdu. İlköğrenimin bu şehirde yaptı. Kurtuluş Savaşı sonrasında ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşti. 10'uncu sınıfa kadar İstanbul Erkek Lisesi'nde okudu, 1928'de Bursa Lisesi'nden mezun oldu.
İki yıl devam ettiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakütesi'ndeki öğrenimini yarım bıraktı. Ticaretle uğraşan babasının isteği üzerine iktisat öğrenimi görmek üzere 1931'de Lozan'a gitti.
Lozan'dan sonra geldiği Framsa'nın Grenoble kentinde Üç yıl kaldı ve ilgisini çekmeyen bir konuda okumak yerine gönlünce yaşamayı yeğledi.
1935'te İstanbul'a döndü. Kısa sürelerle yaptığı Türkçe öğretmenliği, tahıl ticareti, muhabirlik dışında, özgürlüğünü kısıtlayacak, zamanını alacak işlere girmedi. Babasından kalan gelirle geçindi.
Aşkla bağlı olduğu yazarlığı meslek edinmiş biri olarak ölünceye kadar sanatının ve mizacının istekleri doğrultusunda yaşadı.
Sait Faik Abasıyanık yazmaya lise yıllarında başladı. Şiirlerinin ve Bursa Lisesi'ndeyken yazdığı 'Beyaz Mendil', 'Zemberek' gibi ilk öykülerinin basımı konusunda aceleci davranmadı.
İlk yazısı 'Uçurtmalar' 1929'da Milliyet'te yayımlandı. 1934'ten itibaren Varlık'ta yayımladığı öyküleriyle tanındı. İlk dönem ürünlerini 'Semaver' (1936), 'Sarnıç' (1939), 'Şahmerdan' (1940) adlı kitaplarında topladı.
Tutkuyla yazan ve, "yazmazsam çıldıracaktım" diyen Sait Faik kitaplarını 1948'den sonra daha sık aralıklarla yayımladı.
Ardında birçok öykü kitabı, iki roman ('Medarı Maişet Motoru', 'Kayıp Aranıyor', bir şiir kitabı ('Şimdi Sevişme Vakti') ve öyküleri tadında bir röportaj kitabı ('Mahkeme Kapısı') bıraktı.
Hayatıyla yazdıkları ayrılmaz bir doku oluşturan Sait Faik, daha ilk öykülerinde farklı bir yazar kimliği sergiledi. Behçet Necatigil'in deyişiyle, moda anlayışların boyunduruğunda koşturmadan bağımsız, rahat ve gönlünden geldiği gibi yazdı.
Olaya, konuya yaslanan eski hikaye anlayışının dışına çıkarak biçim ve öz açısındn Türk öykücülüğünde yeni bir kanal açtı. Anların, dramatik yaşam kesitlerinin, yakalanması güç durumların ilk öykücüsü oldu.
Okurlarına, öykünün arkasından değil, içinden seslendi. Arka sokakları, kenar mahalleleri, kahveleri, evleri, adalarıyla en çok İstanbul'u ve bu kentin dağdağası içinde yaşama uğraşı veren yoksul, namuslu, çalışan insanlarını anlattı.
Balıkçıları, küçük memurları, zanaatkarları, sokak satıcılarını, işsizleri ve insandan ayrı görmediği doğayı, kırları, denizleri anlatırken yaşama sevinciyle, sevgiyle dolup taşan sesi, savaş vurguncuları, düzenbazlar, hayatı acılaştıranlar söz konusu olduğunda isyana dönüştü.
Varoluşun en temel sorunları ile günlük hayatın kaygıları, düşünce ile duygu, yontup öptüğü kaleminin ucundan aynı yalınlıkta aktı.
1953'te ABD'deki Mark Twain Derneği, çağdaş edebiyata yaptığı hizmetler nedeniyle Sait Faik'e onur üyeliği verdi.
Cumhuriyet dönemi Türk öykücülüğünün ana damarlardan birini oluşturan Sait Faik Abasıyanık, 11 mayıs 1954'te, yıllardır çekmekte olduğu siroz nedeniyle hayata veda etti. 12 mayısta Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Annesi Makbule Abasıyanık, 1955'te Sait Faik Öykü Armağanı'nı kurdu. Burgaz Ada'daki evi 1964'te müzeye dönüştürüldü.
Eserleri:
'Semaver' 1936, ''Sarnıç' 1939, 'Şahmerdan' 1940, 'Medarı Maişet Motoru' 1940, 'Lüzumsuz Adam' 1948, 'Mahalle Kahvesi' 1950, 'Havada Bulut' 1951, 'Kayıp Aranıyor' 1951, 'Son Kuşlar' 1951, 'Kumpanya' 1951, 'Havuz Başı' 1951, 'Şimdi Sevişme Vakti' 1953, 'Alemdağ'da Var Bir Yılan' 1954, ''Az Şekerli' 1954, 'Tüneldeki Çocuk' 1955, 'Mahkeme Kapısı' 1956, 'Açık Hava Oteli' 1980, 'Müthiş Bir Tren' 1981
Sait Faik'ten bir örnek
Şimdi Sevişme Vakti
Çıplak heykeller yapmalıyım.
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için
Ey önünden geçen ak sakallı
kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri
gözüken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım,
resimlerden...
Şu oğlan çocuğuna bak
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek.
Seni satmam çocuğum
Dörtyüzbin tekliğe.
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin
Söylemeliyim
Yok
Yok... meydanlarda
bağırmalıyım,
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.
Resimler seyrettirmeli, şiirler
okutturmalıyım.
Baygınlık getiren şiirler.
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın.
Bir kadın bir bakraç yoğurt
götürüyor
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını
Belediye kahvesinde hakla o eski,
o yalancı
O biçimsiz bizans şarkısı.
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem, nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu...
Bir kere duyursam hele
güzelliğini, tadını,
Sonra oturup hüngür hüngür
ağlasam
Boş geçirdiğim bağırmadığım
sustuğum günlere
Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı
boyacı çocuğunun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan'dan
Orhan Veli'den
Yunus'tan, Yunus'tan...
Bir Hikayeci, Bir Şair, Bir Yalnız Adam [Haz.: Hatice Ezgi Özçelik]
Sait Faik Abasıyanık - Sanatçının Ölümü [Kısa Film]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder